Uluslararası Af Örgütü, HDP’nin Anayasa Mahkemesi’ndeki kapatma davasına ilişkin olarak, “Türkiye’nin en büyük ikinci muhalefet partisi olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) hakkında Anayasa Mahkemesi’nde görülen davanın kapatma kararıyla sonuçlanması, ifade ve örgütlenme özgürlüğü haklarının bir dizi ihlaline yol açar” değerlendirmesini yaptı.
Uluslararası Af Örgütü’nün açıklamasında, “6 Şubat’taki yıkıcı depremlerin ardından kritik önemdeki seçimlere hazırlanırken HDP’nin kapatılması ve geçmişteki ve mevcut yüzlerce HDP üyesine siyasi yasak getirilmesi Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerini açıkça ihlal eder. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli’nin “terör bağlantıları” iddiaları nedeniyle kamuya açık olarak defalarca HDP’nin kapatılması yönünde çağrıda bulunmasının ardından Mart 2021’de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı HDP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açtı. Anayasa Mahkemesi, “HDP’nin terör örgütü için bir odak haline geldiği” iddialarına ilişkin yeterli delil sunmadığına hükmederek iddianameyi Başsavcılığa iade etti. Mahkeme, Haziran 2021’de Başsavcılığın yeniden ilettiği iddianameyi kabul etti.” denildi.
Yapılan açıklamada şunlar kaydedildi:
“HDP’nin kapatılması, ifade ve örgütlenme özgürlüğü haklarının ihlali olur ve Türkiye’de insanların kamu işlerinin yürütülmesine katılma imkanını ciddi ölçüde zayıflatır. Uluslararası Af Örgütü, Türkiye yetkililerini, uluslararası insan hakları hukuku kapsamındaki yükümlülüklerinin gereğini yerine getirmeye ve bu hakların gerektiği gibi korunmasını sağlamak için AİHS, sözleşmenin protokolleri ve geçmiş AİHM karalarına uymaya çağırmaktadır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı özellikle, AİHM’in, son yıllarda Türkiye yetkililerinin siyasi partileri kapattığı benzer koşullar nedeniyle örgütlenme hakkı ihlalleri tespit ettiği önceki kararlarını dikkate alarak HDP’ye karşı kapatma istemiyle açtığı davayı geri çekmelidir.
İlaveten, Uluslararası Af Örgütü, Anayasa Mahkemesi’ni, mevcut davayla alakalı olan ve vereceği karar için yol gösterici bir temel görevi görmesi gereken çok sayıda bağlayıcı AİHM kararını göz önünde bulundurmaya çağırmaktadır. Türkiye devleti, yargı erki dahil bir bütün olarak uluslararası insan hakları hukukunu korumakla ve ülkedeki herkesin örgütlenme özgürlüğü hakkını özgürce kullanabilmesini güvence altına almakla yükümlüdür.”